15 Mart 2022 Salı

 https://parsomenfanzin.com/2022/03/12/buyuk-kis-elif-firuzi/

BÜYÜK KIŞ

sabahları yağmur
tek tük sözcüklerle yağıyor
kiremitlere ve yapraklara tıpır tıpır
yağmurun hallerini düşünüyoruz pencerede
bir sessizlik oturuyor aramıza, bir bulut yönünü şaşırıyor ilk kez
kararmış baklalarıyla komşu bahçede akasya
cimri bir ev sahibini hatırlatıyor durduk yere
bir kuş geçse diyorum içimden,
sevimli bir telaş başlatsa
neşeli bir güne dönsek,
çilek tarlalarına daldığımız güneşli geniş bir yaz gününe
uzak ülkelerin özgürlüğüne,
yol sevinci ve arkadaşlığın içimizde fişeklediği sıcaklığa
kış geçiyor diyorsun birden,
denizi sürükleyen bir tanker gibi geçiyor kış
uzun bir cümleyle konuşuyorsun
yağmur sulusepkene çeviriyor, tentelerimizi uçuruyor poyraz şimdi.

27 Ocak 2022 Perşembe

            

            boşluğa doğru geri bildirim     

 

            aliden aliye çoğalıyor aliler alilerden

            alınları önceden gür yüzleri değirmi talihleri muskalı alilerin

            aliye don aliye kuşak aliye eliften mintan

            eline tutuşturuluyor aliye bayramlıklar

            bizim alilere de bir diyeceğimiz yok esastan        

            aliler alileri beşiz doğurmasın

  

            bizim dilimiz biraz ayarsız ağzımız gıcırtılı benzimiz bulanık

            dizelerimiz eğri büğrü dizimizde den den dizdiğimizden   

            bizim ellerimiz //de// topraktan ama eteklerimiz var, evaze  

            biz hep biraz netameliyiz nedense bir tekinsizlik hırkası üstümüzdeki  

            ezanla kalkıp her sabah boşuyoruz gelen-ekleri

            kaatlarımız mühürsüz böylece vekalet basmıyor noterler

            kafalarıyla olmazlıyorlar uzaktan kalkmadan minderleri kaymadan      

            çekip çıkıyoruz oraları odakları gözlerimiz full/ bright/ arıza ışıkları

                           (kendi suyunun sesine dön, dön içinin sükûnetli gölüne)

            şiirimiz besmelesizdir, kenara ayrılsın, üzülmesin er//k

            sayın jüri.

 

           Elif Firuzi

 


                incirle çocuğa gazel -II

 

                yol uzuyor yol kısalıyor dönüyor  güz  

                alelacele geçiyoruz sokakları bir süredir  

                sokaklar telaşlı adımlarımızı seviyor- hayat böyle daha yaşamaklı

                arkadaşlarımız geliyor uzak kentlerin havasını getiriyor  

                sarılıyoruz ıtır kokuyoruz sarıldıkça seviniyoruz 

                ani bir dönüş kadar kısa bir an-çocuklar düşüyor hayattan

                bilyeler, bisikletler, elif ba’lar kuran kitapları

                öylece sönüyor içimizde beliren sevinç     

                boşluğu emiyor hayat, sesleri karartıları kesif öfkeyi

                rüzgârdan yapraktan kuru bir neşe kalıyor sokakta     

                kederi külden seçemiyoruz gümüşü griden günler işte gölgeli

                kedileri seviyoruz

                kuşlara şarkı söylüyoruz

                bahçeden incir topluyoruz

                güz dönüyor, çocuklar sızıyor incirlerden

 

                Elif Firuzi


10 Ocak 2022 Pazartesi


 
şiir ve Dostoyevski -1

şiir de bir nevi resim yapmaktır; duygu ve düşüncelerimizin, his ve sezgilerimizin resmini (his ve duyguyu ayırıyorum, zira duygu dediğimizde muhtemelen isimlendirilmiş duyuşlardan söz ediyoruz. hisler ise henüz adlandırılmamış duyuşları da barındırıyor kanımca.). şiirde, dağları ve rüzgarı cümlelerle (dizelerle) çizer, içini sözcüklerle boyar, üstünde çalışır ve resme doygunluk kazandırırız. resmimizin (şiirimizin) rengi, albenisi, estetik duruşu, içimizde estirdiği müzik, sertliği... okunan ve sezilen bütün atmosfer  seçtiğimiz, yan yana getirdiğimiz sözcüklerle biçimlenir. hoyrat mı, çığlıklı mı, kalabalık mı, karmaşık mı, dingin mi... yaşadığımız anın, yaşadığımız hayatın şiirini yazarız. başka bir hayatın, başka birinin şiirini yazamayız, yazdığımız kendi şiirimizdir. Rönesans'ın muhteşem tablolarını 'şiirsel' diye tanımlarken de, sarsıcı güzellikteki, sertlikteki güçlü şiirleri 'muazzam bir panaroma' diye adlandırırken de aslında hep elimizdeki olanakları zorlarız; dilin sınırlarını. insan dilden fazladır, ruh dilden fazladır, duyuşlarımız dilden fazladır. büyük ruh ustası Dostoyevski yer altından kazıdığı tünelle içimize tazyikli bir ışık gibi dolar, ruhumuzu ve bedenimiz genişletir, iç çeperlerimizi yere serer. 

22 Kasım 2021 Pazartesi

 

kimi şiirlerimin başına ithaf koymuyorum ama onların muhakkak bir hikayesi oluyor...o/bu bulanık yıllarda ne yaptığımız sorulduğunda cılız bir sesle şiir yazdım demek utanılası bir durum olacaktır. yine de kendi hayatımızın içinden başkalarının acısını duyumsamak bazen yapabileceğimiz en iyi şey veya becerebildiğimiz tek şey olabilir. 

Anımsadıklarımdan: kabuk şiiri Samatya’da yoksulluktan intihar eden Sibel’e, Kavruk Otlar Zamanı köyüne dönemeyen Kürt çocuklarına, Vişne Kokusu askerde ölen Çankırılı Gökhan’a, Çoğul Susuntu Gülten Akın’a, Kavaklar aşkın ölümü için, Boşluğa Doğru Geri Bildirim şiir jürilerindeki erk egemenliğinden bunalan bütün Elifler 'e, İncirle Çocuğa Gazel, Muş’ta Kuran kursunda intihar etti denilen oniki yaşındaki Mehmet H. Yavuz için, Yirmi Bir SatırınYazılışı Enis Batur'un Doğu-Batı Divanı için, Çıkış Planı sevgili Asu'ya yazıldı. Ekim, Ankara Garı'nda hayatını kaybedenlerin ağıdıdır.


KAÇ YAZ GEÇTİ O YOLDAN?


düşüp kırılıyor Eylül

aynada

yanık turuncusu güzün

herkes kendi bakışını yakalıyor

yağmur yeşili, soluk mercan, toz kahve

senin bir yüzün var mıydı?

 

gittikçe çekiliyor güneş günlerimizden   

rüzgârın sıklaşan ziyaretleri telaşlandırıyor ağaçları

          titreyen yaprakları 

sigaranın ucundaki  kırmızı kor, savrulan dumanlı düş

sarhoşlukta ölüm, kül grisi kuş

belki sonsuza dönüş

 

kaç yaz geçti bu yoldan, saymayı bıraktım

ayaklarım ıslak çayırlarda, su sesi yumuşacık

bacaklarıma dolanan eteklerimle eve varış

 

yazlar hep kısa sürdü bildim bileli

(now that it rains in Giverny)

Eylül’ün de kolları kısalır bundan sonra

herkes kendi kırığına sarılır. 

 

Elif Firuzi

*Giverny'de de yağmur başladığına göre... William Blair Bruce'un çok sevdiğim Giverny'de Yağmur tablosuna atfen.


 

bu Şiir AKATALPA'nın Mayıs 2020 sayısında DÖNÜŞME KIRIKLARI adıyla yayımlandı. Bense şiiri hep Kaç Yaz Geçti O Yoldan adıyla hatırladım. O yüzden buraya bu isimle aldım.

2 Eylül 2021 Perşembe


İrlandalı şair Seamus Heaney'in şiiri Polder'in çevirisi Dönüşüm Dergi'de  (sayfa 18-21)

https://donusumyayin.files.wordpress.com/2021/08/donusum-dergi-yedinci-sayi.pdf 

 


Polder

Bugün hava güneşliydi

komşum da gidip geceliklerini yıkadı ırmakta-

sepetinde hepsi katlanmış çamaşırlarla dönüyor eve,

yüzü ışık saçıyor, sanki az önce ömrüne bir

on yıl daha eklenmiş.Temizlik mutlu ediyor onu-

yeniden başlayabilirsin, diyor,  

eski hatalar seni engellemesin.

 

İyi bir komşu - birbirimizin mahremiyetine

ilişmeyiz. Daha demin kendi kendine şarkı söylüyordu,

ıslak çamaşırları ipe mandallarken.

 

Yavaş yavaş, böyle günler

normal gelmeye başlar. Ama kış çetin geçti:

akşamlar erken indi, sabahlar karanlıkta,

bitmek bilmeyen gri yağmurlarla açıldı-aylarca

sonra kar gökten mecburi bir sessizlik getirdi

ağaçlara ve bahçelere.

 

Bugün, bunların hepsini geride bıraktık.

Kuşlar döndü, yem yerken ötüşüp gevezelik ediyorlar.

Karlar tamamen eridi; meyve ağaçları havlı yeni sürgünlerle doldu.

Çayırda gezen birkaç çift bile var, sözleşiyorlar ne için sözleşilirse.     

  

Güneşte duruyoruz ve güneş bizi iyileştiriyor.

Acele etmiyor. Üstümüzde kalıyor, kıpırtısız

alkışlanan bir oyuncu memnuniyeti içinde. 

 

Komşum sessizliğe gömülüyor bir an

dağlara dalıp gidiyor, kuşları dinliyor.

 

Bir sürü kıyafet, nereden çıktı bütün bunlar?

komşum hâlâ dışarda

ipe çamaşır asıyor, asla boşalmayacak bir sepetten-  


Sepet hâlâ dolu, hiçbir şey bitmiş değil,

gerçi güneş alçalmaya başladı gökyüzünde 

unutma, yaz gelmiş değil, bunlar baharın ilk günleri;  

sıcaklar başlamadı daha, soğuklar geri geliyor -

 

Hissediyor bunu, sanki en son çamaşır elinde donmuş  

Ellerine bakıyor ­- kaç yaşında vardır bu eller. Bu başlangıç değil, burası son.

Büyükler, hepsi ölüp gittiler.

Sırf çocuklar kaldı, yalnız/lar, yaşlanıyorlar.  

 Seamus Heaney

                      Çeviri: Elif Firuzi