5 Haziran 2015 Cuma


pencereleri  akıyor yüksek binaların   
gecenin ortasına 
binalar boyası akmış kadınlar gibi nizamsız
pencerelerin ardından iki gözü iki çeşme ağlanmıyor  
Uzun ince bir yol gibi uzanıyor Saygon Nehri
Sisli kayıklarında titrek ışıklarıyla sessiz şehre
Havada eksiksiz bir hayat tadı
Beyaz keten takımlı adamlar Fransız aksanıyla İngilizce konuşuyor
‘Medeniyet’ geliyor insanın aklına!
İnce boyunlu zarif orientale kadınlar hep sakin, gülümsüyor
Sanki dünyanın merkezine pırıltılı bir akşam iniyor.

Gergin bakışlı bir Vietnamlı bozuyor havayı
Bir bisikletli ters yola sapıyor sanki
Sıcak terliyor aniden gece  
Yaşamaya koşuyor sokakları
Uzun boylu bir genç, Amerikalı
Duvarlar hep duvarlara çıkıyor, nafile 
Ele veren arkadaşı, karışık bir gönül işi
Sırtından bıçaklanacak,
Kan ketene dokunacak,
Az sonra

Bense aklımdan bir Chet Baker’la avutuyorum beklemeyi
Almost Blue bir gecede,
Az sonra
Dümdüz bir ova gibi pes etmiş kalbim
Susuz yazlar geçirmiş toprağını yırtan
Derin bir fay kırığını tadacak.
Ağlara düşecek haberin,
Az sonra          

Böyle geceler için
Birinin özür dilemesi gerek
Ama kim?  /  Gecenin Hikâyesi

Bu şiir ilk kez Varlık Dergisi'nde, Ağustos 2015 tarihinde, Rimbaud Akademisi'nde yayımlandı.  Sevgili küçük İskender benim dileğime uyarak şiirin adını içindekilere koydurmadı, içindekilerde şiirin adı yerine bir kar tanesi * yer aldı ve şiir sadece Elif mahlasıyla çıktı. Ben şimdi o kar tanesini k. İskender'e selam ve sevgiyle yolluyorum, o kar tanesi çoğalıyor ve sonsuz bir kar yağışı olarak şairin görebileceği tepelere usul usul yağıp duruyor. 15. 10.2020