18 Şubat 2015 Çarşamba





eğildim, karnımı tuttum, canı çok yanmış bir çocuğu avutur gibi, kendime sarıldım, kalbim yoktu, ağrıyan karnım.

içine kalın çorap giydiğim topuklu ayakkabılarım çamur içindeydi, bu yüzden biraz utanıyordum, halbuki asıl mesele bu değildi. içimde kanayan üzüntüyü kendi çocuğum gibi bağrıma bastım, elimi yaşlı adama uzattım. gözlerindeki şefkat üzüntüme hüzün gibi yağdı. çok kararlıydım, başka kimse yoktu sanki,  ömer şaşkın bana bakıyor. annenin çocuğa baktığı gibi bana bakıyor oğlum ömer. iskelede bekleyen kayığa doğru adım atıyorum. bu adım,adımım ağır, beni bir iskeleden götürmüyor sadece. acım düşmesin diye sıkı sıkı sarılıyorum denize. peşinden gidemem... bir de acımı kaybetmenin acısı nasıl olur! düşünmek bile istemiyorum. bu acı bana lazım, kaybettiğim her şeyi onda bulacağım bir gün, çok zaman sonra, şimdi değil.