10 Ocak 2022 Pazartesi


 
şiir ve Dostoyevski -1

şiir de bir nevi resim yapmaktır; duygu ve düşüncelerimizin, his ve sezgilerimizin resmini (his ve duyguyu ayırıyorum, zira duygu dediğimizde muhtemelen isimlendirilmiş duyuşlardan söz ediyoruz. hisler ise henüz adlandırılmamış duyuşları da barındırıyor kanımca.). şiirde, dağları ve rüzgarı cümlelerle (dizelerle) çizer, içini sözcüklerle boyar, üstünde çalışır ve resme doygunluk kazandırırız. resmimizin (şiirimizin) rengi, albenisi, estetik duruşu, içimizde estirdiği müzik, sertliği... okunan ve sezilen bütün atmosfer  seçtiğimiz, yan yana getirdiğimiz sözcüklerle biçimlenir. hoyrat mı, çığlıklı mı, kalabalık mı, karmaşık mı, dingin mi... yaşadığımız anın, yaşadığımız hayatın şiirini yazarız. başka bir hayatın, başka birinin şiirini yazamayız, yazdığımız kendi şiirimizdir. Rönesans'ın muhteşem tablolarını 'şiirsel' diye tanımlarken de, sarsıcı güzellikteki, sertlikteki güçlü şiirleri 'muazzam bir panaroma' diye adlandırırken de aslında hep elimizdeki olanakları zorlarız; dilin sınırlarını. insan dilden fazladır, ruh dilden fazladır, duyuşlarımız dilden fazladır. büyük ruh ustası Dostoyevski yer altından kazıdığı tünelle içimize tazyikli bir ışık gibi dolar, ruhumuzu ve bedenimiz genişletir, iç çeperlerimizi yere serer.