24 Nisan 2015 Cuma

İp ince. İyice. Rengi mürdüm eriği.
Bir paket ipiydi sanırım, aslen. Ben rengine vurulmazdan evvel.
Aldım, bileğime bağladım, nedense..
Sonra aynı ipten bir tane daha çıktı ortaya, a ha!
Dilek tut, bu ‘o’ olsun dedim. Bakalım kalır mı bileğinde?
Üç gün önce kayboldu, inceldiği yerden.. O saat bildim, üstüm çızıldı.
İp inceydi. İyice ince.Yine de içim ferah sanki. Dedim, çıkacak görürsün bir yerden.
Çıkmaz mı!..Vişne çürüğü hırkamın kolundan, kıvrılıp yere düşmez mi!
Nasıl sevindim, sanki bahar, handiyse sen gelmesen de olur artık.
Bağladım tekrar bileğime. Bileğimde iki ince ip, mürdüm eriği renginde.
Gün sayıyoruz. Sözde gelişine.
İnceldi bir kaç güne yine ip iyice; Korktu korkacak, koptu kopacak.
Kopuyor...
Faydası yok, düğüm tutmaz artık bu dilek. İpi alıp kitabın arasına, şiirinin yanına koyuyorum.
Başka bahara değil artık, başka keşkelerin yanına.
İp gibi ince bir sızı, mürdüm eriği çürüğü.
Bileğimden yakalıyor beni, saçlarımı topluyor, boğazımı düğümlüyor.
İnceldiği yerden,paramparça kopuyoruz. Boynumuz aşktan ince  / ince