10 Ekim 2020 Cumartesi

 



Kavruk Otlar Zamanı*

                                                                                                                                                  

                                                                                insan nasıl tanır doğduğu yeri, ağaçlarından

                                                                    çocukluğun rüzgârı mı oturur dallarında?

                                                                    tavanında yitmemiş, solgun bir ay

 

bir sıcaklık yatışması eline yol kıvrımında  

gittikçe alçalan, eve uçan bulutlar

kalbini mahmuzlayan küçük bir anı; ilk kavgan, ilk kırığın, belki de karabiber tadı

taşları sıyırdıkça coşan su

kazlarla uçma hevesi, leğenli kayık   

yüzün biraz kir, biraz hayret, sıkça azar

saçlarında diklenen çocukluk, hep yokuş yukarı bir merak  

anne koynu gibi sıcak, baba yüzü kadar sert ve uzaktır gökyüzü

 

hep bir esinti umuduyla geçiyor mevsim-ler  

hasadı beklemiyor arpa tarlası

söğütler kavaklara sarılarak yürüse de dere boylarını             

kavruk otlar zamanıdır burada yaz

dudaklarını ısırıyor çocuklar, uzundur ıslık çalmıyor


dolup duruyor kente, Susuz çay   

ama sizin açık pencerelerinizden bizim şarkılarımız hiç.

 

Elif Firuzi

(Eliz Edebiyat,  Ekim 2020)

* artık köyü olamayıp, artık köyüne dönemeyip, türkülerini yüksek sesle söyleyemeyenlere