28 Mayıs 2015 Perşembe
"Anna Karenina kendini trenin altına atmadan önce eğer aklına sevgilisine anlatacak bir şaka gelmiş olsaydı, kendini trenin altına atmazdı."
(Iris Murdoch'un eşi John Bailey'nin arkadaşlarının cenazesindeki konuşmadan)
“Yes, of course, there's something fishy about describing people's feelings. You try hard to be accurate, but as soon as you start to define such and such a feeling, language lets you down. It's really a machine for making falsehoods. When we really speak the truth, words are insufficient. Almost everything except things like "pass the gravy" is a lie of a sort. And that being the case, I shall shut up. Oh, and... pass the gravy.”
― Iris Murdoch
27 Mayıs 2015 Çarşamba
12 Mayıs 2015 Salı
Şehri Unutan Adam
Çoktan şehre
inmemiştim. O gün insanları sevebilmek arzusuyla otelin kapısını açtığım zaman
karşıma ilk çıkan insan bir küfeci çocuk oldu.
Kirli, soluk
yanaklarına, çıplak ayaklarına merhametle değil sevgiyle baktım. Zaten otelin kapısından
bu niyetle çıkmamış mıydım? Onu kucaklamak, köşedeki kunduracıdan ona bir
lastik ayakkabı, biraz ilerideki Yahudi’den bir beyaz keten pantolon almak
arzusuyla durdum.
-Ne bakıyorsun
efendi, dedi, hamal mı lazım?
-Yok çocuğum,
dedim.
“Gel sana bir
pantolon, bir ayakkabı alayım” demek üzereydim. Fakat gözlerini görünce
vazgeçtim. Onlar bir acayip hastalığı benim sevgi dolu gözlerimde yakalamak
istiyor gibi dikkatli, yakalamış kadar mustarip ve haindiler.
Bununla beraber
yirmi beş kuruşu çıkarıp verdim, yürüdüm. Arkamdan koşup iade etti. Yüzünü görmedim,
fakat elleri kararlıydı.
-Her sakallıyı
baban zannetme, anladın mı?
Yirmi beşi aldım.
Cevap vermeden yoluma devam etmek istedim. Birden bütün neşemin bir camın
kırılışı kadar ses ve şıngırtı çıkararak düşüp kırıldığını gördüm.
Ayakucuma düşüp
kırılan neşemi gözlerimle topladım. Ters yüzüne evime dönüp odama kavuştum.
…
Sait Faik, Şehri
Unutan Adam öyküsünden (Semaver)
Bugünlerde Sait Faik okuyorum,.. Yazarın, bir insanın bir çocuğun gözlerinde bu duygularla karşılaşması nasıl incitici bir deneyimdir.
26 Nisan 2015 Pazar
24 Nisan 2015 Cuma
İp ince. İyice. Rengi mürdüm eriği.
Bir paket ipiydi sanırım,
aslen. Ben rengine vurulmazdan evvel.
Aldım, bileğime bağladım, nedense..
Sonra aynı ipten
bir tane daha çıktı ortaya, a ha!
Dilek tut, bu ‘o’
olsun dedim. Bakalım kalır mı bileğinde?
Üç gün önce
kayboldu, inceldiği yerden.. O saat bildim, üstüm çızıldı.
İp inceydi. İyice ince.Yine de içim ferah sanki. Dedim, çıkacak görürsün bir yerden.
Çıkmaz mı!..Vişne
çürüğü hırkamın kolundan, kıvrılıp yere düşmez mi!
Nasıl sevindim,
sanki bahar, handiyse sen gelmesen de olur artık.
Bağladım tekrar
bileğime. Bileğimde iki ince ip, mürdüm eriği renginde.
Gün sayıyoruz.
Sözde gelişine.
İnceldi bir kaç güne yine ip iyice; Korktu korkacak, koptu kopacak.
Kopuyor...
Faydası yok, düğüm tutmaz artık bu dilek. İpi alıp kitabın arasına, şiirinin yanına koyuyorum.
Başka bahara
değil artık, başka keşkelerin yanına.
İp gibi ince bir sızı, mürdüm eriği çürüğü.
Bileğimden
yakalıyor beni, saçlarımı topluyor, boğazımı düğümlüyor.
İnceldiği yerden,paramparça
kopuyoruz. Boynumuz aşktan ince / ince
12 Nisan 2015 Pazar
Dünyada çok az şair bulunduğuna inanırım. Peygamberler gibi. Çünkü şair, şiir olmuş kişidir, Homeros’tur, Şekspir’dir, Yunus Emre’dir, Pir Sultan Abdal’dır, Mevlana’dır, şiir yazarlarıysa onu yazanlardır. Elbete ben de ikincisine mensubum. Diyeceğim, anneler şiirdir, yazan kızlar, oğullarsa şiir yazarı. Bu yüzden şiir annedir, anneden gelir, annelik sanatıdır. - See more at: http://www.edebiyathaber.net/yusuf-copurun-zarfin-yazari-haydar-ergulenle-gerceklestirdigi-soylesi/#sthash.BGJnQCtu.dpuf
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
-
Anna Świrszczyńska (Anna Swir) KAPI ARALIĞINDAKİ KONUŞMA Sabahın saat beşinde çalıyorum kapısını adamın. Kapıdan sesleniyo...
-
"Masadan Ayrılan İçin" adlı şiirim Lacivert'in Mayıs- Haziran 2024 sayısında. Masadan Ayrılan İçin Öyleydi_____ gözün aynası...
-
Ilık Bir Gün ve şiir için bir düzeltme Bugünü nedense hep cumartesi olarak hissediyor, öyle düşünüyorum. Bir türlü salı’ya geçemiyor...